Sevgili günlük, bugün #seksenler isimli diziyi izledim TRT'de. Gerçekten hoş ve bir o kadar da eğlenceli bir dizi, bize unuttuğumuz güğümleri, duvardaki alçıdan yapılmış köylü kızı heykellerini, merdaneli çamaşır makineleri falan hatırlattı, gülümseyerek izledik. [Bu arada o merdaneli makineye sıkışan elden daha hayır gelmez, ama neyse çok takılmadık oralara] ama, ama aslında, daha önemli olan...
Daha dizinin ilk dakikasından itibaren #hashtag'larla, izleyicileri twitter'a yönlendirmek de ne oluyor efenim. Sanki twitter'la doğdunuz [@birolguven 'in deyimiyle] amk. Yok "#seksenler 'deki bilmemneniz neydi", "yok #seksenler 'deki bidbidleriniz fitfit miydi?" gibisinden yönlendirmeler bana hoş gelmedi.
O ilk andaki saf #seksenler olgusunun içine vıcık vıcık ticari bir olgu kattığınız için sizleri asla affetmiyiciğimmm... [hıçkırarak arkasını döner ve çıkar...]
Ben samimiyetten uzak buldum. [kişisel fikrim ulan sana ne! :] ] Sanki sadece kitle oluşturmaya yönelik ve hatta sadece rating ölçmek istercesine kullanılıyormuş gibi geldi. Diziyi izlerken "hani seksenlere gitmem gerekirken", sürekli sağ alt köşeden armut gibi zıplayan twitter baloncuğu ile günümüzden bir türlü kopamadım. [Ühüü valla ağlıyciğim...]
Sosyal medya diktelerin olmadığı yönlendirmelerin olmadığı zamanlar daha güzel. Güya özgürlük... Hepimiz artık ticari olarak yönlendirilen birer varlık olduk. Sosyal medya yavaş yavaş sadece yalnızların ve ticari kaygıların mecrasına dönüşüyor gibi geliyor bana yoksa şüphen mi varr, karteel bir numara, büyük geldi bana... Neyse işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder