Çalışmaktan sürmenaja, ahmak ıslatandan patinaja, resimlerden kolaja ve dağ yolunda viraja falan girer.
Sonuçta sen de yaşıyorsundur, baktığın her yerde anlamsız saçma sapan "dikilıs yeeeaa" çok şey varolduğunu görüp görüp, lan ben böyle işin tam orta yerine iki ilmek atayım da olsun bitsin diyorsundur. Dersin.
Sonra 11 saniye kaldı, 10 saniye kaldı, 9 saniye kaldı, 8 saniye kaldı, 7 saniye kaldı... ve tıpıtık. İşte getraytın yoksa bittin o kopuş anında. Her şeyi baştan mı yükleyeceksin şimdi? Halbuki ne kadar da uğraşmıştın değil mi? Olmamalıydı böyle. Tam bir sukut-u hayal. Tam bir decadence. Bak mesela nekkadar saçma ki, ne bir dilbilgisi kuralı tanıyorum ne de iki.
- Annecim burası İstanbul.
- Eeee burası İstanbul.
[B*k var burada.]
Sonracığıma efenim, bugün de gayet sıradan bir gündü. Bugün kendime intermediyıt bir ingilizce hikaye kitabı aldım, hem de tam 3 liraya. Evet bildiğin 3. Yazıyla da üç, rakamla da 3. Sonra okudum falan serviste. Okurken uykum geldi. Ben de kitabı çantama koyup uyumaya başladım. Uykum gelince uyuyorum, yapmamalı mıyım acaba? Kitap biraz basit geldi, içimden 3 liralık etin yahnisi de böyle olur dedim. Hem nerde bu yahninin soğanıı? Önce soğanları ince ince bir kıyacaksın, falan feşmekan. [anladınız siz onu, hababam sınıfındaki müfettiiş eveet.] Yahu o da ne yapışkan müfettiş, çocuklar ormana gitti izci oldu, badi Ekrem'i at kaçırdı, bunun derdi teftiş, hadi hop peşlerinden... Kardeşim evin barkın yok mu senin? Sosyal hayatın yok mu, bıraksana insanların yakasını? :] Kühükühü.
Sonra eve geldiğim ki ne göreyim? [noldu bakıyorum helecanlandın? :] ] bi'şey görmedin, sabah çıkarken kapattığım kapıyı gördüm. Aynıydı. Halbuki dün ne kadar farklıydı. Dün akşam eve geldiğimde kapıya bir not yapıştırılmıştı, üzerinde de "zile basmayın" yazıyordu. Ben de basmadım. Öyle bekledim. Hayır bir talimet vermişsiniz n'apmayacağımızı söylemişsiniz, bir de ne yapacağımızı söyleseydinizi değil mi ama?
Şimdi bu böyledir her zaman, misal bir bilgisayara "ne var ne yok" diye sorulmaz. Varları sayar çünkü, yokları bilemez ki elin diyotu. El indiyotu. Elindi yotu. Oooy geyiğe bak.
Ah bir uzaylı geçse de camın önünden helecanlansak. Vay be ulan harbiden de filmlerdeki gibiymişsiniz desek, imza mimza istesek. Ama nayır, ne camın önünden geçen antenler var, ne de bir helecan kipirtisi. Kipirt?
Ahaha, bak beni ne helecanlandırdı az önce bilir misin? Patırt diye çıktı vinampta karşıma randomize olaraktan. Bur ekleyeyim de bil. Bur değil dur. [Wolfanım'a teşekkürü borç.]
Hişşş, bi'de büsküvüt al.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder