Kafamda deli sorularla başladığım bir mesainin daha eşiğindeyiz günlük, hop adımımı atsam iş güç koşturmaca, atmasam boş boş takılmaca can sıkıntısı. O yüzden adımımı atıp, sanki bir güvercinin ağacın dalından kendini boşluğa bırakıp pır pır uçarmışçasına yaşadığı huzurla, çalışma günüme pıtıpıtı giriş yapıyorum.
Yaptım.
Hiç öyle beklediğim gibi olmadı. Akşama kadar yapılması gereken onlarca işin içinde, niçinler, nasıllar, nedenler, nedensizlikselleşmenin getirdiği (ne dedim lan ben :)) otomatikleşme, sonuçta her şey olacağına varır, çok da kasmamak lazım.
Uzaya roket gönderiyor olmak isteyebilirdim aslında. Roket bilimi değil ki derler mesela böyle basit bir işle uğraşıp da çok yoruluyormuş gibi anlatan şarlatanlar için, ne yani sanki roket bilimiyle mi uğraşıyorsun, uzaya roket göndermiyorsun sonuçta, uzayda roket gezdirmiyorsun yani nihayetinde, uzay da roket de yerin dibine batsın, lanet olsun profesörlüğe de atom fiziğine de, bırakıyorum artık bu işleri, itlik, hergelelik, kumarbazlık, hazır ol... Ahahaha konu nereden nereye geldi. :)
Buraya bakıyoruz;
"Atom Fiziği Profesörlüğü" vs. "Kumarbazlık, itlik, hergelelik"
Koskoca Atom Fiziği Profesörü adamsın abicim, bu ne saç sakal. Saç bir tarafta, sakal öbür tarafta, giydirmişler üzerine bir beyaz önlük, oldu sana profesör. Profesör adamın bir vizyonu olur ya, kaç puanla giriliyor abi Atom Fiziğine?
Hergele öyle mi ama, bak jilet. O zamandan kareli ceket modası varmış demek ki. Çekmiş gömleği ceketi, kumarbazlık itlik forever.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder