Sevgili günlük, bugün yine aylardan Mayıs, günlerden Pazartesi. Bugün yine bir mutfak günlüğü ile beraberiz.
Bildiğin gibi zaman zamanlar bazı bazı mutfak işlerine girişiyor ve değme aşçılara taş çıkartacak nitelikte übermuhteşemyüzyıl yemekler yapıyordum. Bugün de onlardan biriydi. Sevgili annem, eve gelip fazla mesaimi evden yapmaya başlamışken bana mutfaktan doğru seslendi. "Evlaadım, gel gel de öğren bakiym, sen de iş yapıyorsun şimdi ama ama neyse..." gibisinden hafiften veryansın edervari bir serzenişte bulundu. Ben de tabi hayırlı bir evlat ve üstün bir insan olmanın vermiş olduğu hassasiyetle hemen işimi gücümü bırakıp mutfağa doğru uçarak uçtum.
Bugün ki süpersipesyalimiz: Kremalı Tavıklı Mantar Çorbası. [Baştan uyarayım sonradan "eeaa ne oldu ööeeaa, hani bunun kreması" demeyin, çünkü kremalı dememize rağmen bunu sütlen yapıyoruz. Ama Sütlü Tavıklı Mantar Çorbası demenin biraz garip olacağını düşünerekten kremalı diyoruz.]
Öncelikle efenim, pazardan hassasiyetle seçtiğimiz kültür mantarlarımızı alıyoruz. Arkadaşlar! Durun! Mantar alırken en önemli husus "kültür"dür. Hemen aldığımız mantarları ufak bir genel kültür testinden geçiriyoruz. [Mesela burada mantarlara sorulacak bazı sorular şunlardır: Sordum sarı mantara annen baban var mıdır? Sevgili mantar acaba istanbul'un başkenti neresidir? Sevgili mantar sence Luk Sıkayvolkır kimdir? Sevgili mantar dünyanın ekseni kaç derece kayıktır?... gibi gibi] Kültürlü olduklarına kanaat getirdikten sonra alıp koşarak eve koşuyoruz.
Yapacağımız ilk iş hemen mantarları doğramak. Ahaaa!!!! Ne oldu, o kadar gittiniz pazar mazar dolaştınız hiç elleri melleri yıkamayın, öyle laaapp diye işe girişin, oldu. Önce ellerimizi yıkıyor ve dezenfektasyon sürecine giriyoruz.
Mantarları kuşbaşından biraz küçük, keklik başından biraz büyük, koç başından da bayağı küçük bir büyüklükte kıtır kıtır kesip parçalıyoruz. Bu mantarları alıp küçük bir kapta tereyağı ile kavuruyoruz. Kavururken üzerine bir tutam şeker ve beyaz kalmaları için de biraz limon suyu döküyoruz. Ve her zaman olduğu gibi karıştırıyoruz. Daha önce de söylediğimiz gibi sadece karıştırarak bile yemek yapabiliriz. Kıkıkı :]
Belirli bir süre karıştırdıktan sonra, bu karışımın üzerine, bir kenarda yine karıştırarak hazırladığımız unlu ılık su karışımını karıştırıyoruz. Gördüğünüz gibi karışım ve karıştırmak çok önemli. Çünkü iyi karıştıramazsak un topaklanabilir ve topaklanırsa gerçekten çok üzülürüz. Sonracığıma efendim, bu karışımı daha derin bir tencereye alıp, karıştırmaya devam ediyor ve bir yandan da üzerine ılık su ilave etmeye devam ediyoruz. Son olarak da süt ilave edip, dakikalarca karıştırmaya devam ediyoruz. Aaa tuz unuttuk! Biraz da bir iki tutamdan daha fazla üç beş tutam kadar hatta biraz daha çok belki de kim bilir, tuz ilave ediyoruz. Tabi bu ilaveler karıştırma sürecimizi asla sekteye uğratmıyor. Sürekli karıştırıyoruz, manyaklar gibi karıştırıyoruz, saat yönünün tersine karıştırıyoruz, 8 çizerek karıştırıyoruz, bıkıp usanıncaya kadar karıştırıyoruz. Karıştırmaktan usanınca da aa bakıyoruz ki çorba tamam.
Evet sevgili günlük, bir "Monera Muhteşem Mutfaklarda" serisinin daha sonuna geldik. Uuuuüüüüh, amma da yoruldum hee yazarken. Bu arada sanki bu serinin adı da bu değildi. :] Hahehıhihohöhuhüüü :]
Nort: Ahihuhu okuyunca farkettim, olm başlıkta yazmışım tavıklı diye, nerede bu çorbanın tavuğu diyen yok. Onu da karıştırırken eklersiniz artık, benden bu kadar. :]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder