Sonra bir yudum çay, koyu. Sonra bardağın seramik çay tabağında çıkardığı ses.
Geçenlerde Taksim'de bir bardağım. Ne içersiniz diye sordu garson efendi. Kahve dedim sütsüz şekerli. Gitti geldi, filtre kahve mi demek istediniz yani dedi. Ulan ne bileyim filtresini miltresini, kahve işte. Filtrelemiyorum ben düşüncelerimi. Filtreleyemiyorum.
Hayatımızdaki önceliklerimizi neye göre sıraladığımızın çok da farkında değiliz aslında. Hayatımızda öncelikler var mı onun bile farkıda değiliz aslında. Aslında hayatımız var mı onun bile farkında değiliz aslında.
Mesela iş hayatında mailler gelir insana, kimisi acil önceliklidir böyle kırmızıdır falan. Bazısı normal önceliklidir mavidir. Bazısı önceliksizdir rengi bile yoktur. Yapılmasa da olur gibi. Boşver gibi. Salla gibi. Sil gitsin gibi. Önceliksiz. Ne güzel bir kelime. Ne kadar huzur veriyor insana.
Şimdi bu kelime gibi insanı garip bir huzura bir boşvermişliğe iten bir şarkı geliyor.
"Beirut" söylüyor, "Interior Of A Dutch House" diyor. Bizde böyle bitik bitik dinliyoruz, neredeyse uyuyacağız. Hatta uyumalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder