12.06.2009

Kısa Kollu Delüsyon

Sevgili günlük, ne farkettim inanmazsın, dersin ki, olm sen manyak mısın böyle şeyleri fark ediyorsun, çık gez çevrende daha başka fark edilecek şeyler var dersin.

Yahu şimdi bildiğiniz üzere gömlek diye giysiler var. Evet ben de giyiyorum. [Gömlekler, uzun kollular ve kısa kollular olarak ikiye ayrılır.]

Şimdi efenim, tabi hava sıcak, kısa kollu gömlek giymek lazım. İşte ben bu kısa kollu gömlekleri giydiğim zaman, 15 yıldır bankoda fıtıfıtı bir şeylerle uğraşan TEDAŞ memurlarına benziyorum azizim. [Geçen gün misal bir düğüne gittim yine bu kısa kollu gömlekle, kapıdaki adam “aman abi, yaman abi, borcumuz mu var hayırdır, kesmeye mi geldin elektrikleri” gibisinden yapıştı paçama, “anaaam, abi yapma etme, çoluğum çocuğum var benim” diye bir haykırışlar falan, rezilirüsva oldum azizim elaleme, “ya olm bi git manyak mısın?” dedim. Hay nereden giydim bu gömleği, giymez olaydım. Ben de bu dağların nesine geldim, gelmez olaydım. Meleşir kuzular sesine geldim, anam anam yandım dağlar oy.] Anlamış değilim nasıl bir fonksiyonu var bu kısa kollu gömleğin? Neden var ki bu kısa kollu gömlekler? Hava neden bu kadar sıcak ki? Neden ki, nedeeen? Çıldıring.

Halbuki uzun kollular öyle mi? Ah uzun kollular öyle mi? Ne güzeldir uzun kollu gömlekler. Hatta onlara gömlek bile denmemeli, göynek onlar göynek.

Ve bir ayılma hali ve gidip su otomatının başında bardağa sıcak su doldurmaya çalışıyorken bir yandan da düşünüyorum “yahu bu bardaktan şu anda buharlar tütmesi gerekmez miydi?” diye. Ah eski sıcak sular böyle miydi diye? Ah şimdiki sıcak suların niye buharı yok diye? Ah diye vah diye. Sonra baktım ki soğuk su dolduruyormuşum ondanmış. :] Oy anam, vay dağlar vay.

O kadar da doldurmuşum şimdi, koskoca bardak, hatta efenim bardak denmez ona bardah bardah. Döksen dökülmez, yazık yahu millet susuzluktan kırılıyor, çevreciler küresel ısınma küresel ısınma diye kutup ayılarıyla dans ediyorlar, [nayır bu kadar vurdumduymaz olabilemem, nolamaz.] İçeyim bari dedim, içtim. Bu seferde kahve içesim geri kaçtı efenim, neye niyet, neye kısmet, neye kıspet, neye nispet, nasıl ne.

Ama bi’ de kahve doldurmadım değil hani, nasılsa unutup buz gibi içiyorum sürekli, ha şimdi doldurup unutmuşum, ha sonra doldurup unutmuşum. Değil mi pek fark göremedim. Doldur be su otomatı doldurrr. :]

Hiç yorum yok: