Çıkardın mı kulaklıkları, çıkarsana lan. Başçavuşun teyyaresi mi geçiyor buradan? Kaç gibi geçiyor? Akbil geçiyor mu?
Klayvem iyiden iyiye yamulmaya başladı, basmıyor efenim bastığım halde tuşlara, hatta bakınız klayve yazdım yine, yok bu klayvenin suçu değil, tamamen bilerek isteyerek kendi hür irademle yazdığım bi'şey. Düzeltmedim, uğraşmadım geri dönüp onu düzeltmek için, onun yerine aha bu kadar şey yazdım.
Dengesiz düşünce balonu: [Halbuki daha da yeni bile almış sayılabilirdim, ne çabuk bozuluyor artık her şey eskisinden.]
Neyse, şimdi çok kritik detay konumuza gelelim.
Şimdi bu iftar yemekleri var ya efenim, ya da sadece iftar değil, böyle toplu halde aile saadeti şeklinde yenen her türlü yemekleri ele alalım, işte o yemeklerde oturduğunuz yerin stratejik ve jeopolitik önemi ile ilgili hayat kurtaran detaylara ineceğim.
Geçende natceo'da, ya da diskaviri'de [hangisiydi unuttum], böyle doğal yaşama salınıp medeniyete ulaşması gözlemlenen bir tane dingil var, onu izledim. Bu kendini bilmez adamın yaptıklarına sonra geleceğim. Hatta onları başka bir yazıda yazayım da heba olmasın yavru.
Şimdi bu sofrada nereye oturacağını bilmek önemli hadisedir. Eğer isminizin yazıldığı küçük kağıt parçaları yoksa etrafta, istediğiniz yere oturabilirsiniz demektir. Zaten aile içindeki bir yemekte masada isminizin yazılı olduğu kağıt parçaları olan biriyseniz şu an burada işiniz ne değil mi, ahaha ilahi ben.
Masalar, bilindiği üzere, üzerinde aperatiflerin bulunduğu tabaklarla dolu olacaktır. Şöyle bir bakmak gerekir önce masaya, tüm aperatiflere eşit mesafede olan bir sandalye bulabiliyorsanız, işte orası oturma da yanında yatlık bir sandalyedir. Çünkü aperatif candır. Kapızlayın hemen. Kaptırmayın kimseye. Diyelim ki orası kapılmış, e onun karşısı, bir yanı, bir yanı diyerek diğer alternatifleri zorlayabilirsiniz.
Ama her zaman masanın ortası her aperatife optimum mesafeyi sağlayacak diye bir kanun yoktur, öyle saplama gibi gidip de masanın ortasına saplanmayın sap diye. Çünkü bazı masaların ortasında koskocaman, evet koskocaman, salata tabağı olur, diğer tüm tabaklara ulaşımınız baltalanır, habire hıyar yer durursunuz ondan sonra. Ekmek arası hıyar, domates ve kıvırcık üçlemesini dişlerken, bakarsınız pastırmanın çemenini çenesinden silen aile bireylerine, ve haykırmak istersiniz "Ben de pastırmak istiyoruuum" diye, ama işte mesafeler uzundur, kollarınız yetişmez, pastırtmazlar size, haykırmayı istedikleriniz de hıyarlarla birlikte boğazınızdan midenize oturur.
Bir de sürekli kafanızın yanlarından geçişip duran servis tabakları olmamasına dikkat etmekte fayda vardır, ortalık yerler bu konuda çok tehlikelidir. Şunu uzatalım vıjt, şunu uzatsana vıjt, birisi mi vıjtlıyor orada, aa hazır vıjtlamışken bana da şunu bi vıjtlasana, vıjt, vıjt lazım mı, lazımsa bak burada vıjtlıyor, size de vıjtlasın.
Çok kenarda olmayan, çok ortalıkta da olmayan, hem görünmez, hem hakim konumda bir yer bulmaya bakmak, ne yediğinizi anlamanız ve sağlıklı bir psikoloji için ideal bir uygulama olacaktır. Hadi afiyet olsun.
Şimdi sizlere, sevgili "nonpoint"imizden, "hide and seek" isimli şarkıyı armağan etmek istiyorum. Ediyorum. Yazıyla da uyumlu olsun, ahenkle dans etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder