12.05.2010

Geçen günün ardından...

Gel gelelim geçen günün getirdiklerine günlük...

Aslında uyumam lazım ama o kadar çok çay içtim ki, 3 ay çay içmesem Çaykur Rize yenilmez o derece, ben öyle diyeyim sen nasıl anlarsan anla, çünkü zamanla, alışıyor insan ayrılığa, her ne kadar yansan da, yanmasan da, yan masandan aperatif bi'şeyler yollasalar da, yollamasalar da.

Gördüğün gibi birazdan okuyacakların aslında seni hiç enterese etmiyor olacak. [enterese etmek, bakınız enteresan]

Bugün iş arkadaşlarımdan biriyle konuşurken, ona ince penamı kaybettiğimi, annemin elenktrik süpürgesiyle hüpletmiş olduğunu ve belki de asla o sevgili penama ulaşamayacağımı anlattım. O da çıkardı cüzdanından bana 6 yıllık penasını verdi. Hediyem olsun dedi. Sağol lan dedim. Böyle bi'kaç dakika duygusal geçişler yaşadım. Sonra geçti. İşimize devam ettik.

Asansörler cidden acayip mekanlar. Sırf asansör darlanmaları diye yazı dizisi hazırlamayı düşünüyorum. Misal asansör darlanmalarına bir örnek; Sabahın körü, 6 7 kişi toplanıp doluşmuşsun zaten ufacık yere, herkeste kişisel alan tacizi nedeniyle bi' sinir, bi' havalara bakmalar, bi' kapıya bakmalar falan. Ulan be güzel kardeşim, homur homur esnemenin sırası mı, ağzını aça aça kahvaltıda ne yediğini herkese koklatmanın sırası mı, sırası mı söyle? Değil. Darlandırma milleti. Ondan sonra eniştem beni niye öptü, baldız bana neden yamuldu?

Bugün kitap aldım ben günlük. Okumaya okumaya konuşmayı unutmaya başladığımı farkettim. Gittim çat diye kitap siparişi verdim. Yarın gelecekmiş. Gelince bilahere şeyederim. Daha önce aldığım Amin Maaluof (ya da her nasıl yazılıyorsa, hiç uğraşamam şimdi araştırmaya) kitabı Çivisi Çıkmış Dünya'ya sadece 70 sayfa dayanabilmenin vermiş olduğu haksız gurur ve gereksiz sevinçle sana galon galon mutluluk yolluyorum. Bu kitapsa 420 sayfa. Vay başıma gelenler. Kendi kuyumu kazan bir kepçe gibi hissediyorum kendimi.

Ve artık yatarimasu yavaştan.
Haydi iyi akşamlar, kovalasın tavşanlar.

Hiç yorum yok: