17.05.2010

What a morning

Ya sevgili günlük, ben sana ne diyim ki? Günaydın diyim mi mesela? Ama ben hala günaymadım. Demiyorum o yüzden.

Lan pazartesi sendromunu geçtim de, bende genel olarak bahar günü sendromu oluşmaya başladı. Habitatın yamulmayacağından emin olsam, “fak dı pollens” diyerek hepsinin köküne kibrit suyu diye nefretimi yağdıracağım ortalığa. (Lan Mecidiyeköy’de polenin ne işi var?)

Kibrit suyunun ne olduğunu biliyor musun günlük, kibritlerin ucundaki o kırmızı topikler var ya, işte kibrit çöplerinin tahtaları bu kibrit suyuna batırılıp o topiklerin oluşması sağlanıyormuş. Zehirli tabi, içmeye kalkma, potasyum klorat mı ne.

Gördüğün -ya da okuduğun- üzere aslında tamamen saçmalıyoring. Bikauz can sıkıntısından mütevellit. Tevellit. Vellit. Lit. İt. (Güya yankı efekti, hay senin düşük prodüksiyonuna kurban.) Halbuki bi’ o kadar işim var ki o kadar çok yani tarifi namümkün, yiter ya diyerek kendimi sağa sola vurasım var, yok lan abarttım. O değil de, 19 Mayıs tatil lan. Bi’ sevinç bi’ sevinç. Yippiii.

Ehem neyse, ne diyorduk, evet, fak!
 
:]

Hiç yorum yok: