15.06.2010

Ben çok dolaştım bu ara

Ne kadar "dev" bir "yazı fotoğraf video müzik" bombardımanı altındayız bazen bi' garipsiyorum aslında bakınca durup.

Algılarımız -artık o kadar çok şey görmüşüz ki, o kadar çok şey dinlemişiz ki- her şeyi standartlaştırıp bir kefeye koyuyor. Her şeyden olabildiğince çabuk sıkılıp, merakımızın rotasını değiştiriyoruz. Sonra ondan da. Sonra ondan da. Sonra ondan. Sonra. Artık her şey bizim için aynı. 3 saniye resmine bakıp, tıklayacağız. up up. Çünkü tıklamak seni özgür bırakır. Nah! Tıkladıkça daha çok bağlar. Zaman seni içine alıp daha çok bekletir. Oysa ki ne çok yapacak hevesin vardı. Ne çok işin. Ne çok sevdiğin. Hepsini unuttun.

Bana bunu de, "ben bunu seviyorum zaten" de. Bok diyeyim ben de sana.

Her şey hakkında, her zaman bir fikrimiz var, üstelik fikrimizin doğru olduğundan emin bile değiliz. Sunulan her şeyi görüyoruz, her şeyi öğreniyoruz. Her şey bizim için evet böyle olmalı. Tam bir bilgi körlüğü içindeyiz oysa ki.

Bunun iyi ya da kötü yanları olduğunu düşünmek ve iyi yanlarının üstün olduğuna inanmak istiyorum, ama aslında hepsi insanın kendini kandırma çabası. Ortalıkta iyi bir şey yok.

Bilmesem ne olur?

Hiçbir şey olacağını sanmıyorum.

Yaşıyoruz, öleceğiz. Özeti bu. Arada yaptıkların, sen varsan var. Yoksa belki gülmeli mülmeli hatıralar. O da fotoğraflarda kağıda basılan.

Yapılan beyin uyuşturma gibi, o kadar boktan yani.

Yoksa kim takar?

Hiç yorum yok: