Ulan var ya, şu ülkemizin gözlük sanayisi ve ticaret işletmeleri insana zorla lens aldırır kardeşim.
Bu ne ya?
Bir küsür hafta önce falandı, aile bireylerinin zortlamasıyla kendimi gözlük dükkanına girerken buluvermiştim. 8 yıldır kullandığım gözlüğümün nesi varmış, gayet de güzel, aah ah, işte.
Şu mu olsun, bu mu olsun, n'olsun, olsun olsun... gibi tamamen tutarsız ve kararsız atlayışlar içinde bir tane çerçeve beğendim, hoş, cidden fena değil, eski gözlüğüme de benziyor biraz, titanyummuş da paslanmazmış da, cartmış curt. Onu bunu bırak güzelim sen fiyatından haber versene bakayım bana. Neyse buraları geçiyoruz, zira hâlâ kalbim ağrır.
Sonra gittim doktora, gözleri muayene ettirmeye. Baktıı baktıı baktıı, sonra bir de gözünün içine bakalım dedi. Bakalım bakalım. Hemşire hanıma göyleyin gözünüze bir damla damlatcak, yarım saat sonra bakalım. Bakalım bakalım. Gittim hemşire hanımın yanına, aramızda geçen diyaloğu katışıksız atıyorum.
- Hemşire hanım, gözüme bi dalga damlatacakmışsınız.
- Damla olmasın.
- Ehehe, evet dalga.
- Damla.
- Evet herneyse.
Hemşirenin gözüme damlayı damlatmasıyla, cidden dalga damla kavramları beynime işlenmiş oldu. O nasıl bir acıdır kardeşim. Gözümü açamıyorum. Büyük yeğen de yanımda zaten, "dayı n'oldu, dayı yandı mı, dayı n'aptı, dayı dayı. Hemşire ordan yeğenle konuşuyo, babanın gözü yandı biraz, ben bağırıyorum baba değil dayı dayı, (gerzek midir nedir, çocuk dayı dayı diye yırtıyor kendini, bu hâlâ babanın gözü yandı biraz. töbe töbe. neyse.)
Sonra bir zaman sonra, gözlerimi açtığımda irislerimi göremediğim farkettim. Ulan bir insanın gözbebeği bu kadar büyür mü? Resmen uzaylılar gibi, kara kara gözlerle kömürcü mü baban senin şarkısını mırıldanarak doktor efendinin yanında gittim. Gözümün içinde de bir yamukluk yokmuş, ok. Asıl olay buradan sonra başlıyordu aslında. Çünkü gidip gözlüğü sipariş verdim ve 2 gün sonra gözlüğü aldım. Taktığımda ilk başlarda farketmedim ama eve geldiğimde ulan sağ taraftan başka sol taraftan başka gördüğümü farkettim. Geri götürdüm, bakalım edelim, iyi dedim bakın edin bakalım. Bugün tekrar aldım gözlüğü, güya camlarını değiştirmişler, bu ne lan. Hâlâ aynı. Oğlum, aynı bu hâlâ. Abi o işte senin gözünden kaynaklanıyor olabilir, odak falan. (Lan akşam akşam cinayet çıkartma burada, 8 yıldır normal gören göze ne bok atıyorsun. Seni burada bir odaklarım, dünyayı bir daha net göremezsin). Abi camı değiştirdik, camda sorun yok, bir süre kullan alışır, şöyle böyle cart ve curt gene. Of dedim iyi madem, bakalım biraz kullanalım, alışacak mıyız?
Velhasıl, tekrarlıyorum, gözüm ağrıyor ulan.
Bu ne ya?
Bir küsür hafta önce falandı, aile bireylerinin zortlamasıyla kendimi gözlük dükkanına girerken buluvermiştim. 8 yıldır kullandığım gözlüğümün nesi varmış, gayet de güzel, aah ah, işte.
Şu mu olsun, bu mu olsun, n'olsun, olsun olsun... gibi tamamen tutarsız ve kararsız atlayışlar içinde bir tane çerçeve beğendim, hoş, cidden fena değil, eski gözlüğüme de benziyor biraz, titanyummuş da paslanmazmış da, cartmış curt. Onu bunu bırak güzelim sen fiyatından haber versene bakayım bana. Neyse buraları geçiyoruz, zira hâlâ kalbim ağrır.
Sonra gittim doktora, gözleri muayene ettirmeye. Baktıı baktıı baktıı, sonra bir de gözünün içine bakalım dedi. Bakalım bakalım. Hemşire hanıma göyleyin gözünüze bir damla damlatcak, yarım saat sonra bakalım. Bakalım bakalım. Gittim hemşire hanımın yanına, aramızda geçen diyaloğu katışıksız atıyorum.
- Hemşire hanım, gözüme bi dalga damlatacakmışsınız.
- Damla olmasın.
- Ehehe, evet dalga.
- Damla.
- Evet herneyse.
Hemşirenin gözüme damlayı damlatmasıyla, cidden dalga damla kavramları beynime işlenmiş oldu. O nasıl bir acıdır kardeşim. Gözümü açamıyorum. Büyük yeğen de yanımda zaten, "dayı n'oldu, dayı yandı mı, dayı n'aptı, dayı dayı. Hemşire ordan yeğenle konuşuyo, babanın gözü yandı biraz, ben bağırıyorum baba değil dayı dayı, (gerzek midir nedir, çocuk dayı dayı diye yırtıyor kendini, bu hâlâ babanın gözü yandı biraz. töbe töbe. neyse.)
Sonra bir zaman sonra, gözlerimi açtığımda irislerimi göremediğim farkettim. Ulan bir insanın gözbebeği bu kadar büyür mü? Resmen uzaylılar gibi, kara kara gözlerle kömürcü mü baban senin şarkısını mırıldanarak doktor efendinin yanında gittim. Gözümün içinde de bir yamukluk yokmuş, ok. Asıl olay buradan sonra başlıyordu aslında. Çünkü gidip gözlüğü sipariş verdim ve 2 gün sonra gözlüğü aldım. Taktığımda ilk başlarda farketmedim ama eve geldiğimde ulan sağ taraftan başka sol taraftan başka gördüğümü farkettim. Geri götürdüm, bakalım edelim, iyi dedim bakın edin bakalım. Bugün tekrar aldım gözlüğü, güya camlarını değiştirmişler, bu ne lan. Hâlâ aynı. Oğlum, aynı bu hâlâ. Abi o işte senin gözünden kaynaklanıyor olabilir, odak falan. (Lan akşam akşam cinayet çıkartma burada, 8 yıldır normal gören göze ne bok atıyorsun. Seni burada bir odaklarım, dünyayı bir daha net göremezsin). Abi camı değiştirdik, camda sorun yok, bir süre kullan alışır, şöyle böyle cart ve curt gene. Of dedim iyi madem, bakalım biraz kullanalım, alışacak mıyız?
Velhasıl, tekrarlıyorum, gözüm ağrıyor ulan.
Bakalım. Vovv. Tam da Metallica'dan geliyor, "Ride The Ligthning"
Flash before my eyeees.
Now, it's time to dieeee.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder