Hiçbirşey yazasım yok günlük, ki zaten hiçbirşey de ayrı yazılır hiçbirşey diye yazılmaz.
Hiç, bir şey yazasınız oldu mu? Ama ne yazacağını bilememeniz? İşte şu an tam da o an. İçimden Kamus-i Türki'yi baştan yazacak kadar şeyler yazmak geçiyor ama ne yazacağım hakkında en ufak -mesela bir fındık faresi kadar- bir fikrim bile yok.
O yüzden parmaklarım klavyenin üzerine boş boş dolaşarak sadece şu anı yazıyor. Şu anı. Anlık ne gelirse. Geldiği gibi.
Bu beyhude dünyada en önemli şey bu andır diyebilir miyiz? Bunu yazarken aklıma bir kitap geldi, Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır kitabın ismi. Okumadım ama başlığından anladığım kadarıyla olay dünyada geçiyor ve dünyanın bir hortumu var.
Bence saçma olmuş. Evet okumadan yorum yapmam saçma oldu bence. Tıpkı Madonna'nın hayat hikayesini anlatmayan Kürk Mantolu Madonna kitabı gibi oldu, ki onu da okumamıştım. Muhakkak dünyayı kurtaracak ve bizi muhteşem bir insan haline getirecek kıssadan hisseler içeriyordur ama okumadığım için bilemiyorum, o yüzden yorum da yapmıyorum.
Geçen günlerden bir gün, mesela geçen gün, evvelsi gün yani, masal dinletisi gibi bir şey yaptılar iş yerinde, gittim dinledim, beğenmedim. Teşekkürler.
Bir de bu aralar insan içine çok karışmaya başladım, karıştıkça da insanlardan neden pek haz etmediğimi yine yeni yeniden hatırlamaya başladım. Hayatı sorgulamaya başladım, nedenlerim falan azıttı, neden ki yani neden, cevapları olmayan nedenleri olması çok kötü insanın. Ya da aslında cevap aramak da kötü bence. Neden diye sormak da kötü o zaman. Çocukça bir cevap "işte öyle". Neden? İşte. Bence bu çok rahatlatır insanı, nedenleri nasılları niçinleri çok da sorgulamamak lazım. Neden ki kardeşim, işte. Tek kelime daha eklemeye tek açıklama yapmaya dahi gerek yok. İşte, o kadar.
O zaman, metrobüste bana bana hapşuran ıksıran insanları, iner inmez durup sağına soluna bakıp, sanki Ninja Kaplumbağa görmüş gibi hayretle etrafına bakan insanları, sıra kültürü olmayan, metrolara ahıra girer gibi giren insanları, motorculara dikkat etmeyen arabaları, arabalara dikkat etmeyen otobüsleri, otobüslere dikkat etmeyen uçakları, uçak kullanan pilotları, vesaire vesaire hiç dert etmiyorsun işte o zaman.
Sadece diyorum ki, erken oldu be!
Diğer dertlerin çok da önemli olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz birisini kaybettiğimiz zaman. Sonra unutuyoruz. Unutmak en büyük nimet evet ama hayata fazla dertlenmek de biraz çok rererö. Boş yapıyorum gibi oldu biraz şu an, ama emin olalım ki, olabildiğince sakin, rahat , kaygısız yaşamaya çalışmak lazım. Nâmümkün dediğinizi duyar gibi oluyorum, demek ki büyük ihtimalle orta yaşlı bir insansınız, çünkü nâmümkün kelimesini cümle içinde kullanıyorsanız çok genç değilsinizdir. Ama olsun umudunuzu yitirmeyin.
Hadi gelirim ben gene sayın günlük, kendine rahat bak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder