Gün geçmiyor ki hayatımda yine bir takım gariplikler yaşanmasın sevgili günlük.
Bak ne oldu anlatayım da dinle; olaylar dün gerçekleşiyor, yani bugünden bir gün önceki gün;
Sabah mışıl mışıl yatağımda horuldarken acı acı çalan telefonumun zıngırdaması ile uyandım. Saat onbir falan. Baktım bilmediğim bir numara, aha dedim kargo gelmiş.
Evet, beni arayan bilmediğim numaralar ya kargocu oluyor ya da bilmemne hastanesinden check-up kazandınız kutlamaları. Bu yüzden eğer bir kargo beklemiyorsam genelde açmıyorum.
Neyse, açtım tabi kargocu olduğundan emin olarak, alo dedim, abi dış kapıda bekliyorum dedi. Tamam dedim. Dış kapı dediği iş yerinin dış kapısı. E ben evdeyim. Hatta evde olmanın ötesinde yataktayım. Hatta yatakta olmanın ötesinde uyuyorum. Bırak danışmaya geç git değil mi? Değil işte, bazı gereksiz prosedürler nedeniyle kargolar kişiye teslim edilmeliymiş de bik bik bik.
Aradım iş yerinden birisini, dedim böyle böyle, dedi tamam ben gideyim alayım. Pat üzerine bir telefon daha. Baktım yine kargocu, abi diyor sen gelmiyorsun herhalde, gelmeyeceksen gideceğim ben. Ulan dedim, (demedim) iki dakika bekle yolladım birisini gelip alacak şimdi, izindeyim ben, dedim. Bu başladı, abi öyle deseydin beklemezdim de, yok sana teslim etmem lazım da, öyle olmuyor da, bik bik bik. Ya afedersin de senin zihniyetine kereviz sokayım ben. Bekle aq sanki dünyayı kurtarmaya gideceksin ya! Sanki hemen oradan çıkıp başlamakta olan bir savaşı durduracaksın. Sanki kansere çare bulmaya gidiyorsun hemen çıkıp. Sanki hemen bi koşu gidip ekonomiyi düzelteceksin aq. İzindeyiz diyoruz anlamıyor musun, neyin tribine giriyorsun sen. Neyse kargoyu aldık da bu geçici sorun kapandı. Sabah sabah dellenerek uyandım tabi.
Şimdi diyeceksiniz ki, kim bilir o kargocunun da ne dertleri vardır, ya çok afedersiniz de sokayım kargocunun derdine, benim dertlerim bana yeter bir de kargocu tribi çekemem.
Bitti mi, olur mu?
Akşama kadar günüm fena geçti sayılmaz aslında, büyük yeğenle güzel bir fortinayting yayını yaptık, güzel oldu cidden, neyse, akşam konser var diye kalktım 4.Levent'in yollarına düştüm. Bildiğiniz üzere son dönem Osmanlı padişahlarından olan 4. Levent, eski zaman mimarisine duyduğu özlemi, yenilikçi bir bakış açısı ile harmanlayıp, koca koca binalar diktirmesiyle meşhurdur. Bu binaların arasına da millet giderken delirsin diye yollar yaptırmış ve bu yollara onbinlerce araba sokturtmuştur. Neyse, bu kısa tarih bilgisi detayının ardından, konser mekanına vardık.
Lucas Debarguegunterbundesligamayer (soyadı böyle değil) isimli bir piyanist ve Basel Oda Orkestrası, Mozart ve Stravinski miydi neydi (afedersin de Mozart varken bok yesin Stravinski) isimli bir kişilikten bir kaç eser hazırlamışlar, bizimle de paylaşmak istemişler. Gittik oturduk yerimize.
Her şey güzel, ara oldu, hanım bir dışarı çıktı, gelecek, kapılar kapandı. Haydaa hanım yok. Bekle bekle gelmez. Dink, bir mesaj, ben arkadayım, bırakmadılar öne geçemedim. Neyse en azından içeri girmiş. Parça arasında gelirsin dedim.
Kemanlarımızı dinlediik, bi daha dinledik, ama nasılız biliyor musun, kafamız nasıl güzel, o kadar güzel.
Parça arası oldu, müzisyenler sahneden çıktı, görevliler geldi, piyanoyu falan hazırlıyorlar, ışıklar karardı, o arada ben de dedim ki, hanımı bi arayayım da gelsin, çünkü sahnede inşaatçılar var piyano kuruyorlar yani sonuçta piyano kurulumunu izlemek için gelmiş olamaz değil mi insanlar? Aradım, yine salmamışlar ön tarafa. Haydaa falan, neyse filan diye mesajlaşırken, -bakınız buraya dikkat çekmek istiyorum, telefon kucağımda, pıtı pıtı yazıyorum mesajımı kimseye bir olayım yok- Hayrettin'e benzeyen Lucas tipitipi geldi oturdu piyanonun başına, bir alkışlar, bir nümayiş bir debdebe, ama kafamız da nasıl güzel biliyor musun, arkamda bir el omzuma vuruyor. Döndüm baktım, aaa kargocu. :) Yok yok değil. Yakın zamanda tarihi eser kaçakçılarından kurtulup kendini Mozart konserlerine atmış bir teyze bana "kapat onu" diyor. "Kapat onu" mu? Kapat onu? Ya sen afedersin de Mozart dinlemeye gelmiş bir teyzesin, "Kapat onu" ne ya? Bizim bakkal efendi gibi konuşursan olur mu hiç? "Kapatabilir misiniz lütfen" falan diyeceksin ki ben de utanıp, ulan ne kibar kadın, çok ayıp ettik deyip, özür dileyip, telefonu götüme sokup sessiz sessiz oturacağım.
Ama bu teyzemiz bunun yerine "kapat onu" demeyi tercih ettiği için, yüzüne anlamsız bir gülümsemeyle baktıktan sonra, elimi yumruk yapıp burnunun ortasına, yok yok şaka, elimi yumruk yapıp yanındaki adamın ağzına, yok yok değil, elimi yumruk yapıp başparmağımı kaldırıp, "oki" deyip önüme döndüm.
Kaç kere dedim şu Mozart konserlerine bu teyzeleri almayın diye. :)
Neyse sonuç olarak dün de Mozart'a doyduk be günlük. Bugün Allah kerim...
Neyse sonuç olarak dün de Mozart'a doyduk be günlük. Bugün Allah kerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder